Üzerine yıldırım düşen birini tanıyor musunuz? Peki ya üzerine iki kez yıldırım düşen birini? Ulusal Meteoroloji Hizmetleri’ne göre bir kişinin üzerine yıldırım düşmesi ihtimali yılda 750.000’de 1’dir. Bu, bir kişinin üzerine yıldırım düşmesi ihtimalinin son derece düşük olduğunu gösterir, kaldı ki iki kere düşsün. Fakat yıldırım, belli bir alandaki en uzun nesneleri hedeflediğinden aynı yere birden fazla kez düşmesi pek olağanüstü bir durum sayılmaz. Bu nedenle şimşekleri üzerine çekip yıldırımı emmesi için şehirlerdeki gökdelenlerin tepesine paratonerler yerleştirilir.
Paratonerler yıldırımı tıpkı finansal piyasaların, kaçınılmaz bir şekilde felaketi hazırlayan açgözlülüğü kendine çekmesi gibi çeker. Doğru koşullar verildiğinde finansal piyasalardaki felaketler -yıldırım gibi- birden fazla kez gerçekleşebilir ve yatırımcıların hazırlıklı olması şarttır.
2007’de Nassi Nicholas Taleb sonradan oldukça ünlenen The Black Swan: The Impact of the Highly Impropable (Siyah Kuğu: Olasılıksız Görünen Etkisi) isimli kitabını yazdı. Taleb Siyah Kuğu’yu insanları gafil avlayan, büyük bir etkisi olan ve sonra da sanki gerçekleşmesi zaten hep bekleniyormuş gibi rasyonelleştiren son derece nadir bir olay olarak tarif eder. Ne yazık ki hepimizin gördüğü gibi son yıllarda Siyah Kuğu olayları çok daha yaygın bir hal aldı. Ekonomideki balonlar patlama noktalarına ulaşmaya başladığı için yatırımcıların riski başka yöne çevirmeleri ve bu olaylardan imkan dahilinde yararlanmaları önemlidir, çünkü söz konusu olan servettir. Aslına bakılırsa, dünyanın en ünlü iki küresel yatırımcısı servetlerini, diğer insanlar panik yapıp çıkış kapısına koşarken kazanmıştır.
1962’de 62 yaşında hayatının baharını yaşayan George Soros, İngiltere’nin, İngiliz sterlinini Döviz Kuru Mekanizması’nın (ERM) şart koştuğu sıkı döviz kuşağı içinde tutmak için gereken yüksek faiz oranlarını sürdüremeyeceği spekülasyonunu yaptı. Soros, zayıf ekonomi ile yüksek işsizliğin İngiltere’yi ERM’yi terketmeye ve oranları düşürmeye zorlayacağına inanıyordu. Bulabildiği kadar çok farklı enstrümanı kullanarak İngiliz sterlininde 10 milyar dolarlık büyük çapta bir pozisyon alarak bu spekülasyonunu eyleme döktü. Elbette sterlin satan tek kişi Soros değildi. İngiltere’nin ERM’yi terk edeceği spekülasyonu büyüdükçe kimse elinde sterlin tutmak istemedi. Soros’u diğer yatırımcılardan ayıran şey, çoğu insan sterlin satarak ve risklerini katlayarak savunma durumundayken Soros’un İngiliz Merkez Bankası havlu atana dek sterline hücum ederek saldırgan olmasıydı. Bir ay sonra Soros’un Quantum Fund’ı kazanç sağladı ve yaklaşık 2 milyar kar depoladı.
İkinci finans efsanesi George Soros’tan çok farklı bir yaklaşım benimseyen Sir John Templeton’dur. Dünyanın en büyük sermaye fonu olan Templeton Growth Fund’ın kurucusu olan Templeton son derece dindar bir adam ve özünde bir muhalifti. Birden düşen hisseleri satın alıp “maksimum kötümserlik” dediği zamanlarda içeri girmeyi severdi. Söz gelimi Templeton, Ford’un 1978’de iflasa doğru gittiği görününce otomobil üreticisine çullandı ve 1980’lerde komünistlerle dolu olan Peru’ya para döktü. Fakat her zaman alıcı olmadı. 2000’de, herkes teknoloji hisse senetleri satın alırken o, düzinelerce teknoloji şirketinde açık pozisyon aldı. Templeton, belli başlı temeller gerçeklik algısının son derece dışına çıktığında devreye girmeyi severdi. Bu fırsatlar her gün ortaya çıkmaz ama çıktıklarında muazzam fırsatlar sunabilir.